top of page

Bilişsel Psikolojinin Doğuşu

  • Yazarın fotoğrafı: Suadiye Psikoterapi
    Suadiye Psikoterapi
  • 23 Eki
  • 3 dakikada okunur
ree

Bilişsel psikoloji, insanın dünyayı nasıl algıladığını, bilgiyi nasıl işlediğini ve bu bilgiyi nasıl eyleme dönüştürdüğünü anlamaya odaklanan bir bilim dalıdır. Algı, öğrenme, hafıza, düşünme ve problem çözme gibi süreçlerin yanı sıra, bireyin çevresiyle nasıl etkileşime geçtiğini de inceler. Bu alanın kökeni, hem felsefi tartışmalara hem de deneysel bilimsel gelişmelere uzanır.


Felsefi Temeller

Bilişsel psikolojinin temelleri, insan bilgisinin kaynağını sorgulayan klasik felsefi akımlara dayanır.

  • Rasyonalizm, bilginin kaynağını akılda görür. Duyuların yanıltıcı olabileceğini savunur ve mutlak bilgiye yalnızca akıl yoluyla ulaşılabileceğini öne sürer.

  • Ampirizm ise tam tersine, bilginin deneyimle kazanıldığını savunur. İnsan zihninin doğuştan boş bir levha olduğunu ve bilgi birikiminin duyusal deneyimlerle oluştuğunu öne çıkarır.

Bu felsefi zemin, psikolojinin bir bilim olarak gelişmesine doğrudan etki etmiştir.


Psikolojinin Fizyolojik Kökleri

Psikolojinin bilimleşme süreci yalnızca felsefi tartışmalarla sınırlı kalmamıştır; aynı zamanda fizyolojiyle derin bir bağ kurmuştur. 19. yüzyılda Hermann von Helmholtz’un duyusal sistemler üzerine yaptığı fizyolojik çalışmalar, zihinsel süreçleri anlamaya yönelik ilk bilimsel adımlardan birini oluşturdu. Helmholtz’un öğrencisi Wilhelm Wundt, fizyolojiden aldığı bu deneysel yaklaşımı psikolojiye taşıyarak Leipzig Üniversitesi’nde ilk psikoloji laboratuvarını kurdu.


Wundt, zihinsel süreçleri anlamak için fizyolojik ölçümlerle içebakışı birleştirdi. Uyaranlara verilen tepkileri sistematik biçimde kaydederek psikolojiyi yalnızca felsefi bir tartışma alanı olmaktan çıkarıp deneysel bir bilim haline getirdi. Bu kökler, günümüzde bilişsel psikolojinin nöropsikoloji ve beyin araştırmalarıyla olan sıkı bağının temelini oluşturur.


Wundt ve Deneysel Psikoloji

19. yüzyılın sonlarında Leipzig Üniversitesi’nde kurduğu laboratuvarda duyum, dikkat, algı ve çağrışım süreçlerini içebakış (introspeksiyon) yöntemiyle sistematik biçimde inceledi. Bu yaklaşım, zihinsel süreçleri bilimsel koşullarda analiz etmeyi hedefliyordu.

Wundt’un yaklaşımı strüktüralizm (yapısalcılık) olarak adlandırıldı. Ancak bu yapısalcılık, daha sonraki Gestaltçıların bütüncül yaklaşımından farklıydı. Wundt zihni öğelerine ayırarak anlamaya çalışırken, Gestalt psikologları bütünü doğrudan anlamaya odaklandı.


Davranışçılığın Yükselişi

20.yüzyılın başında John B. Watson, içebakış yöntemini bilimsel bulmayarak reddetti. Ona göre psikoloji, gözlemlenebilir davranışlara odaklanmalıydı. Böylece behaviorizm (davranışçılık) akımı doğdu.

Davranışçılar için psikolojinin görevi, zihni anlamak değil, uyaran ve tepki arasındaki ilişkileri ölçmekti. Bu yaklaşım, özellikle hayvanlar, çocuklar ve patolojik örnekler üzerinde yapılan araştırmalarda nesnellik sağladı. Ancak zihin süreçlerinin kendisini dışarıda bırakması, bilişsel psikolojinin ilerleyen yıllarda yeniden sahneye çıkmasının da zeminini hazırladı.


Gestalt Psikolojisi

1912’de Max Wertheimer’ın yaptığı phi fenomeni deneyi, psikolojide yeni bir dönemin kapısını araladı. Wertheimer, karanlık bir odada oturan deneklere iki ışık noktasını sırayla ve çok kısa bir zaman aralığıyla gösterdi.

  • Eğer iki ışık arasındaki süre 0.2 saniyeden uzunsa, denekler iki ayrı ışığın sırayla yanıp söndüğünü gördüler.

  • Ancak süre 0.2 saniyenin altına indiğinde, ortada gerçek bir hareket olmadığı halde denekler tek bir ışığın ileri geri hareket ettiği izlenimini yaşadı.

Bu algı tamamen zihnin kendi örgütlenmesinden kaynaklanıyordu. Ortada hareket eden bir nesne yoktu ama zihin iki ayrı uyaranı bir bütünsel hareket deneyimine dönüştürüyordu. İşte bu olaya phi fenomeni denir.


Wundt’un yaklaşımına göre algı, basit duyumların toplamından oluşmalıydı. Ancak bu deney, tam tersini kanıtladı: Duyumların tek tek analizi, algılanan bütünsel deneyimi açıklayamıyordu. Zihin, pasif bir kayıt cihazı değil, aktif olarak örgütleyen bir sistemdi.

Wertheimer, Köhler ve Koffka’nın öncülüğünü yaptığı Gestalt psikolojisi bu noktadan sonra şekillendi. “Bütün, parçaların toplamından fazladır” ilkesi yalnızca algıyı değil, öğrenme, problem çözme ve hafıza süreçlerini de anlamada yeni bir perspektif sundu.


Modern Psikoloji

Bilişsel psikoloji, felsefi tartışmalarla başlayan uzun bir entelektüel yolculuğun ürünü olarak, bugün modern psikolojinin en etkili alanlarından biridir. Rasyonalizm ile ampirizmin karşıtlıklarından, Wundt’un laboratuvar deneylerinden, davranışçılığın sert eleştirilerinden ve Gestalt psikolojisinin bütüncül bakış açısından geçerek şekillenmiştir.

Günümüzde bu disiplin, yalnızca zihinsel süreçleri anlamaya değil; insan davranışının ardındaki karmaşık mekanizmaları çözmeye de odaklanır. Hafızadan dikkat süreçlerine, karar verme mekanizmalarından algıya uzanan bu geniş yelpaze, insan zihnini hem bilimsel hem de insani yönleriyle kavramamızı sağlar.

Kısacası bilişsel psikoloji, insanı anlamanın merkezinde yer alır çünkü insan, yalnızca çevresine tepki veren bir varlık değildir. İnsan çevresini anlamlandıran, düzenleyen ve dönüştüren bir zihne sahiptir.


Suadiye Psikoterapi | Bağdat Caddesi

Bağdat Caddesi’nde yer alan Suadiye Psikoterapi, alanında uzman ekibiyle danışanlarına profesyonel ruh sağlığı hizmeti sunmaktadır. Merkezimizde, Psikiyatrist Dr. Turan Çetin ve Klinik Psikolog Beste Bektaş, bilimsel temellere dayalı terapi ve danışmanlık yaklaşımlarıyla hizmet vermektedir.


Psikoterapi, psikiyatri desteği ve bütüncül ruh sağlığı çözümleri için bizimle iletişime geçebilir, güvenli bir terapi süreci için randevu alabilirsiniz.

 
 
 

Yorumlar


Yeşil yapraklı bitki, beyaz zemin üzerinde, bitki detayları ve Ana Sayfa

İletişim

- Adres

Suadiye Mahallesi, Bağdat Caddesi, Vapuryolu Sokak, No:2/1,
Tunç Apt. Kadıköy / İstanbul

- Telefon

Psikiyatrist Dr. Turan Çetin - 0530 500 97 40

Klinik Psikolog Beste Bektaş - 0534 260 23 25

bottom of page