Kendi Başına Olma Yetisi
- Suadiye Psikoterapi

- 22 Eki
- 2 dakikada okunur

Psikanalitik kuramın önemli isimlerinden Donald W. Winnicott, ruhsal gelişimin kritik bir aşamasını “kendi başına olma yetisi” (the capacity to be alone) kavramıyla açıklar. Bu kavram, yalnızlıkla savunmasız kalma korkusu arasında salınan bir deneyimi değil; tam tersine, kişinin kendiliğiyle güvenli bir ilişki kurabilme kapasitesini temsil eder.
Yalnızlıkla Güven Arasındaki Paradoks
Winnicott’a göre kişi, gerçekten yalnız kalabilmeyi yalnızken değil, güven veren bir figürün varlığında öğrenir. Bu, kavramın paradoksal doğasını açıklar: “Kendi başına olma yetisi, bir başkası yanındayken kazanılır.”
Bebek için bu figür çoğunlukla annedir. Annenin tutarlı şekilde orada oluşu, çocuğun iç dünyasında bir güven hissi yerleştirir. Böylece çocuk, annenin aktif katılımı olmadan da kendilik deneyimine sığınabilir; yalnızlık bir tehdit değil, benlikle temas kurma alanı haline gelir.
Talep Etmeksizin Varlık
Bu kapasitenin oluşumunda kilit nokta, annenin sadece fiziksel varlığı değil, talepkâr olmadan güven hissi sağlayabilmesidir. Bebek, annenin sürekli tepki vermesine ihtiyaç duymadan, onun var olduğunu hisseder. Bu da çocuğa talep etmeksizin var olma deneyimi kazandırır.
Winnicott, bu deneyimi “kendi benliğiyle ilgili olabilmek” olarak tarif eder. Yani yalnızlık, boşluk değil; sessizlik içinde varlığın farkına varabilmektir.
İyi Nesnelerin İçe Alınması
İlk yıllarda annenin sağladığı bu güvenli çevre zamanla içselleştirilmiş iyi nesnelere dönüşür. Böylece birey, dış uyaranlar olmasa da içsel bir temele dayanarak yalnız kaldığında kendini güvende hisseder. Bu süreç, yalnızlığın yıkıcı değil, besleyici bir deneyime dönüşmesini sağlar.
Melanie Klein’ın nesne ilişkileri kuramıyla da kesişen bu düşünceye göre, güvenli iç nesneler kişinin dış dünyanın yokluğunda bile içsel bir tatmin deneyimi yaşamasına izin verir.
Yalnızlık ve Terapi İlişkisi
Winnicott, psikanalitik terapide sessizliğin önemine dikkat çeker. Ona göre terapide sessiz kalabilmek, bir direnç belirtisi değildir. Kişinin kendiliğiyle kalabilme kapasitesinin bir göstergesidir. Seanslar sırasında bu sessizliğe tahammül edebilen danışanlar, çoğunlukla içsel alanlarını düzenleme becerisi geliştirmiş kişilerdir. Bu anlamda yalnızlık, terapi sürecinin bir parçası haline gelir.
Kendi başına olma yetisi, erken dönem bağlanma deneyimlerinden beslenir ama yetişkinlikte kişinin ruhsal sağlamlığının bir ölçütü haline gelir. Kendiyle kalabilen birey, boşlukla değil, içsel bütünlükle temas kurar. Dışsal uyarana sürekli ihtiyaç duymadan anlam üretebilir, düşünce geliştirebilir ve duygusal dengede kalabilir.
Günlük Yaşama Yansımaları
Modern yaşamda sürekli uyarana, bildirimlere ya da başka insanlara ihtiyaç duymadan sessizliğe dayanabilmek çoğu insan için kolay değildir. Ancak bu kapasite, psikolojik dayanıklılığın önemli bir göstergesidir.
Kendi başına olabilen kişi:
• Yalnızlıktan korkmaz,
• Boşluk anlarında iç dünyasına dönebilir,
• Yalnızlığı bir tehdit değil, yeniden merkezlenme alanı olarak deneyimler.
Winnicott’un “kendi başına olma yetisi” kavramı, yalnızlığı negatif bir boşluk olarak değil, benlikle temasa izin veren bir alan olarak tanımlar. Bu yeti, erken dönemde güvenli bir çevrede gelişir, yetişkinlikte ise ruhsal esnekliğin ve sağlam bir benlik hissinin temel taşlarından biri haline gelir.
Suadiye Psikoterapi | Bağdat Caddesi
Bağdat Caddesi’nde yer alan Suadiye Psikoterapi, alanında uzman ekibiyle danışanlarına profesyonel ruh sağlığı hizmeti sunmaktadır. Merkezimizde, Psikiyatrist Dr. Turan Çetin ve Klinik Psikolog Beste Bektaş, bilimsel temellere dayalı terapi ve danışmanlık yaklaşımlarıyla hizmet vermektedir.
Psikoterapi, psikiyatri desteği ve bütüncül ruh sağlığı çözümleri için bizimle iletişime geçebilir, güvenli bir terapi süreci için randevu alabilirsiniz.



Yorumlar