top of page

Tekrar Eden Döngüler: Aynı Kişi Farklı Yüzlerle Neden Geri Gelir?

  • Yazarın fotoğrafı: Suadiye Psikoterapi
    Suadiye Psikoterapi
  • 31 Eki
  • 3 dakikada okunur
ree

Romantik ilişkilerde yinelenen davranış ve duygu örüntüleri, klinik psikolojide bireyin erken dönem ilişkisel deneyimlerinin yetişkinlikteki yansımaları olarak değerlendirilir. Bu tekrarlar, bilişsel farkındalığın ötesinde, genellikle bilinçdışı düzeyde işleyen bağlanma örüntüleri, erken dönem şemalar ve travmatik öğrenmelerle ilişkilidir.


Bağlanma Kuramı ve İçsel Çalışma Modelleri

Bowlby’nin bağlanma kuramına göre birey, çocuklukta bakım verenle kurduğu ilişki biçimini içselleştirerek “içsel çalışma modelleri” geliştirir. Bu modeller, kendilik algısını ve diğerlerine yönelik beklentileri belirler.

Tutarsız, reddedici veya mesafeli bakım veren deneyimleri, bireyin güvenli bağlanma kapasitesini zedeler ve yetişkinlikte ilişkisel stres altında benzer duygusal tepkilerin ortaya çıkmasına neden olur.


Kaygılı bağlanma örüntüsüne sahip kişiler genellikle onay arayışında, duygusal yakınlığa yüksek ihtiyaç duyan ilişkiler kurarken; kaçıngan bağlanma eğilimindekiler, bağımlılık ve kontrol tehdidinden korunmak için mesafeli kalmayı tercih eder. İki örüntü sıklıkla birbirini tamamlar niteliktedir. Bu etkileşim, bireylerin erken dönem ilişki modellerini yeniden üretmesine neden olur.


Travmatik Tekrar ve Freud’un “Tekrarlama Zorlantısı”

Freud “tekrarlama zorlantısı” kavramıyla, bireylerin geçmişte çözülmemiş travmatik deneyimleri yeniden yaşama eğilimini açıklamıştır. Travma, bilinçdışı düzeyde bütünleştirilemediğinde, kişi benzer koşulları tekrar ederek geçmişteki çatışmayı bu kez kontrol edebileceğine dair farkında olmadığı bir girişimde bulunur. Ancak duygusal öğrenme gerçekleşmedikçe döngü aynı sonucu üretir.


Modern psikodinamik yaklaşımlar bu durumu “reenactment” kavramıyla tanımlar. Kişi, bastırılmış duygusal içeriği dış ilişkiler aracılığıyla yeniden sahneler. Bu tekrarlama, psikoterapi sürecinde gözlendiğinde, terapist tarafından yorumlandığında anlam kazanır ve birey geçmiş yaşantıyı ilk kez bilinç düzeyinde deneyimleme fırsatı bulur.


Şema Terapi Perspektifi

Şema terapi yaklaşımına göre erken dönem uyumsuz şemalar, çocuklukta karşılanmayan temel duygusal ihtiyaçların sonucunda gelişen kalıcı bilişsel-duygusal yapılardır. Bu şemalar bireyin olayları algılama, duygulanım düzenleme ve ilişki kurma biçimini belirler. “Terk edilme”, “kusurluluk”, “duygusal yoksunluk” ve “onay arama” gibi şemalar, bireyin yetişkinlikte aynı tür ilişkileri yeniden seçmesine neden olur.


Şemalar yalnızca inanç sistemleri değil, aynı zamanda davranışsal eğilimlerdir. Bu nedenle birey, bilinçdışı düzeyde, geçmişteki duygusal senaryosunu yeniden oynayarak tanıdıklık hissini sürdürür. Beyin, “tanıdık olan”ı nörolojik açıdan daha güvenli algılar; bu da davranışın değişmesini zorlaştırır.


Bilinçdışı Seçimler ve Tanıdıklık Algısı

Nöropsikolojik açıdan bakıldığında, erken dönem ilişki kalıpları amigdala ve limbik sistem düzeyinde işlenir. Bu bölgeler, bilişsel farkındalıktan bağımsız olarak duygusal hafızayı ve öğrenmeyi yönetir.

Tanıdık ilişki dinamikleri, prefrontal korteksin rasyonel değerlendirme süreçlerinden daha hızlı aktive olur. Bu nedenle kişi, geçmişte benzer bir ilişki biçiminin acı verici olduğunu bilse dahi, aynı örüntüye tekrar çekilebilir. Schore (2003), bu durumu duygusal düzenleme sistemlerinin erken dönemdeki eş-düzenleme yoksunluğuyla ilişkilendirir: çocuklukta dışsal düzenleme sağlanamadığında, birey yetişkinlikte içsel düzenlemeyi ilişkiler yoluyla arar.


Döngülerin Klinik Çözümlemesi

Tekrar eden ilişki örüntüleri, klinik açıdan çoğu zaman kronikleşmiş duygusal düzenleme sorunları, düşük benlik saygısı, sınır ihlalleri ve bağımlı ilişki tarzlarıyla birlikte görülür. Bu döngülerin altında hem bilişsel hem de nörobiyolojik düzeyde sürdürücü mekanizmalar vardır.

Bilişsel düzeyde, bireylerin şemaları kendi kendini doğrulayan inanç sistemleri oluşturur. Örneğin “ben yeterince değerli değilim” inancı, bu inancı pekiştirecek partnerlerin seçilmesine ve davranış biçimlerinin buna göre şekillenmesine yol açar. Duygusal olarak ise, bu inançların doğrulanması paradoksal biçimde öngörülebilirlik hissi yaratarak anksiyeteyi azaltır. Bu nedenle birey, kısa vadeli rahatlama uğruna uzun vadeli duygusal zararı sürdürür.

Nörobiyolojik düzeyde, tekrarlanan ilişkisel stres durumları, limbik sistemin aşırı uyarılmasına ve prefrontal korteksin düzenleyici kapasitesinin zayıflamasına neden olur. Bu durumda davranışlar refleksif hale gelir; seçimler rasyonel analizle değil, duygusal hafızanın otomatik çağrışımlarıyla yapılır. Bu süreç, özellikle travma öyküsü olan bireylerde daha belirgindir (van der Kolk, 2014).

Klinik müdahalede amaç, bu döngülerin duygusal ve nöropsikolojik temellerini fark ettirmektir. Terapötik süreçte kişi, geçmiş ilişki deneyimlerinin bugünkü davranışlar üzerindeki etkisini somut olarak gözlemlediğinde, duygusal regülasyon kapasitesi artar. Farkındalığın yalnızca bilişsel düzeyde değil, bedensel ve duygusal düzeyde oluşması önemlidir. EMDR, duygusal odaklı terapi (EFT) ve şema terapi gibi yaklaşımlar, bu bütüncül yeniden öğrenmeyi hedefler.

Terapötik bağlamda bu döngülerin ele alınışı, “kendi kendini gözlemleme” becerisinin gelişmesiyle sonuçlanır. Kişi, benzer ilişkisel uyarıcılar karşısında otomatik tepki vermek yerine, duygusal aktivasyonun kaynağını tanıyabilir hale gelir. Bu farkındalık, ilişkisel seçimlerin bilinçli yapılmasını sağlar ve tekrar eden örüntülerin sönümlenmesine zemin oluşturur.


Tekrar eden ilişkisel döngüler, bireyin erken dönem deneyimlerinden türeyen şematik ve nöropsikolojik süreçlerin yetişkinlikte yeniden etkinleşmesidir. Bu durum bir karakter özelliği değil, öğrenilmiş bir düzenleme biçimidir.

Değişim, bu örüntülerin bilişsel olarak anlaşılmasının ötesinde, duygusal ve bedensel olarak yeniden işlenmesiyle mümkündür. Terapötik müdahaleler, bireyin geçmiş deneyimleriyle bugünkü davranışları arasındaki bağlantıyı kurmasını sağlayarak, ilişkisel döngülerin kırılmasını hedefler.


Suadiye Psikoterapi | Bağdat Caddesi

Bağdat Caddesi’nde yer alan Suadiye Psikoterapi, alanında uzman ekibiyle danışanlarına profesyonel ruh sağlığı hizmeti sunmaktadır. Merkezimizde, Psikiyatrist Dr. Turan Çetin ve Klinik Psikolog Beste Bektaş, bilimsel temellere dayalı terapi ve danışmanlık yaklaşımlarıyla hizmet vermektedir.


Psikoterapi, psikiyatri desteği ve bütüncül ruh sağlığı çözümleri için bizimle iletişime geçebilir, güvenli bir terapi süreci için randevu alabilirsiniz.

 
 
 

Yorumlar


Yeşil yapraklı bitki, beyaz zemin üzerinde, bitki detayları ve Ana Sayfa

İletişim

- Adres

Suadiye Mahallesi, Bağdat Caddesi, Vapuryolu Sokak, No:2/1,
Tunç Apt. Kadıköy / İstanbul

- Telefon

Psikiyatrist Dr. Turan Çetin - 0530 500 97 40

Klinik Psikolog Beste Bektaş - 0534 260 23 25

bottom of page